Haber5.com toplumda sürükleyici özelliği bulunan, merak edilen isimleri ekranlarınız sütunlarına azimle taşımaya devam ediyor. Adnan Oktar'ın ardından şimdi de Kavakçı...
Röportaj: Gülizar Sönmez
Haber5.com toplumda sürükleyici özelliği bulunan, merak edilen isimleri ekranlarınız sütunlarına azimle taşımaya devam ediyor. Adnan Oktar'ın ardından şimdi de yasakçı zihniyet mağduru, Başörtüsü mücadelesin de bir dönemin sembol ismi, Bülent Ecevit tarafından yemin edeceği kürsüsü işgal edilen, gönüllerin milletvekili Merve Kavakçı haber5.com'a konuştu.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Türkiye'de sizi herkes bir şekilde tanıyor bir dönem hayatınız çok yazılıp çizildi hatırlatma niteliğinde bize biraz "Merve Kavakçı kimdir?" kısaca bahseder misiniz?…1968de Ankara'da doğdum. Akademisyen bir ailenin en büyük çocuğuyum. Başörtüsü yasağıyla hayatları şekillenen bir aile demek yanlış olmaz. Annem 80 döneminde başörtülü öğretim üyesi olduğu için Alman Edebiyatı hocalığını bırakmıştı, babam da o zaman ki adıyla İslami İlimler Fakültesi Dekanlını, dönemin rektörunden gelen "başörtüsü yasağını uygulayacaksın!" baskıları altında görevini bıraktı. Ben Ankara Koleji'ni tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne gittim ve yasak sebebiyle ikinci sınıfta bırakmak zorunda kaldım. Bu ailem için bardağı taşıran son damla oldu ve Türkiye'den ayrıldık, Amerika'ya göç ettik. O gün bu gündur ailem Dallas'da, ben ABD. ABD 'de bilgisayar mühendisliği eğitimine geçtim, mezun olunca da kızlarımla beraber Türkiye'ye döndüm. Onların Türkçe'yi öğrenmeleri, örf ve adetleri yerinde görmeleri ve benimsemeleri için kısa süreli bir dönüştü bu aslında. Türkiye'de yasağın bitmeyeceği düşünülürse, kızlarımın ilkokul çağının sonunda ABD'ye tekrar giderim diye düşünuyordum. Hiç hesapta yokken siyasette buldum kendimi. Refah Partisinde ve Fazilet Partisinde 7 sene calıştım sonra da milletvekili secildim.
Ve tekrar ABD'ye geri dönüş oldu. Son dönemde nelerle meşgulsunuz..
Siyasetten akademiye geçiş yaptım, Türkiye'den ayrıldıktan sonra. Şu anda Washington'da George Washington Üniversitesi'nde Uluslararası İliskiler Fakültesinde öğretim üyesiyim. Türkiye'den ayrıldıktan sonra Harvard Üniversitesinde master yaptım. Washington'a dönüp siyaset bilimi doktoramı tamamladım. Aynı zamanda Vakit gazetesinde köşe yazarlığı yapıyorum. Başörtüsü mağduru olarak aktivizmim de devam ediyor.
Merve Kavakçı'dan bahsederken "ilk başörtülü miletvekili" sıfatı ile anılıyorsunuz. O günlerden bu güne 9 yıl geçti aradan bu yıllar neleri aldı götürdu? Neler getirdi size?
Yaşanan olaylar insanın huzurundan,sağlığından,zamanından, mutluluğundan birşeyler alıp götürüyor muhakkak ki. Ancak aynı zamanda da bir çok şey kazandırıyor. Güzel dostluklar, tecrübeler, bilgiler, kul olarak hizmet edebilme, "emir bil maruf nehyi anil münker" yapabilme imkanları kazandırıyor. Hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine inanınca götürüler bile getiri, birer kazanım olarak algılanabiliyor. Onun için geçen 9 seneye bakınca sadece;
"Elahmdulillah haza minfazli-rrabbi ( Allah'a şükür, bu sadece Allah'ın bir ikramidir)" diyorum.
Siyasete atılma kararını nasıl verdiniz? Kısaca o süreçden bahsetsek… siyasete atılma kararınız… aday olmanız…seçilmeniz… meclise girmeniz…
Siyasete atılma kararı diye bir karar almadım. Ben kaderci bir insanım. Allah'in yazdığı yazıya boyun eğdim sadece. 1993 yılı sonuydu, Türkiye'ye dönmüştüm, Refah Partisi'nin kadın komisyonunda gönüllü olmam icin teklif gelmisti, ben de, "olur, ama çocuklarımı da getirirsem olur" dedim. Onlar da kabul ettiler. Kızlarım Fatima ve Meryem partide büyüdüler diyebilirim. İngilizce bildiğim için Dış İlişkiler Başkanlığını verdiler. Ben de memnuniyetle bu görevi hem Refah, hem de Fazilet partisinde yürüttüm. Refah partisinin kapatılmasından sonra o dönemde dışarıdan gelen bazı eleştirilere karşı kadınlara üst düzey yönetimde yer verildi, partinin ileri gelenleri tarafından. Refah partisi kadınların oylarıyla iktidara gelen bir parti olmasına rağmen, kadınları milletvekili yapmadığı için eleştirilmişti. Bu hakli da bir elestiriydi. Fazilet yeni bir yüzü temsil ediyordu bu nedenle de bu eleştiriye kulak verdi, kadınları aday gösterdi. Ben de 17 kadın adaydan biriydim. Bu kadinlarin kimi başörtülü kimi değildi. Başörtülü olarak seçilmek bana kısmet oldu.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu kararınızla ilgili hiç pişman olduğunuz bir an oluyor mu?Milletvekili seçilmemle ilgili hiç bir pişmanlığım yok. O gün "and içmiş" olmayı isterdim. Benim de etrafımdakilerin de, "şöyle yapsaydık veya yapsalardı" dediğim,dediğimiz şeyler vardır. Bunları Başörtüsüz Demokrasi isimli kitabımda yazdım. Ancak keşke kabul etmeseydim, milletvekili olmasaydım, Meclis'e girmeseydim gibi bir düşüncem asla olmadı. Bu büyük bir şeref benim için.
Miletvekili seçildiğiniz zaman "and içmeyi çok isterdim" dediniz.O günlerde kimlerden nasıl destek, ya da olumsuz tepkiler aldınız..
O günlerde dünyanın dört bir yanından destek aldık desek, gerçeği tam anlamıyla yansıtmış olurum. Bu destek o kadar büyük bir orandaydı ki bazen insanların nereden duyduğunu, uluslararası haberleri ne derece yakından takip ettiği görüp şaşırıyordum. Türkiye insanından, Avrupa'da yaşayan Türklere, ABD ve İslam dünyasında yaşayan tüm müslümanlara kadar, farklı coğrafyalardan destek adlık. Türkiye'deki Kemalistler, TBMM'de bana "dışarı dışarı!" diye bağıran milletvekillerinin eşleri dışarıda protestoya devam ettiler. Bazılarının içine İslam düşmanlığı o derece işlemiş ki hareketlerine hakim olamayacak konumda idiler. Az bir miktar da olsa aşırı muhafazakar bazı insanlar da Meclis'e girişimi onaylamadılar.
Siyaset yasağınız kalktı tekrar siyasete atılmayı düşünüyor musunuz?
Siyaset benim hayatımın her zaman bir parçası. Köşe yazılarım da Türkiye'ye açılan bir pencere benim için. İleriki zamanlar ne gösterir bilmiyorum, kaderciliğime devam ediyorum, siyasi alanın başörtülü siyasetçileri kaldıracak olgunluğa gelmesini beklemek, insanin hayatını askıya alması anlamına gelebilir. Ben bunu yapmiyorum, akademisyen kimliğimle hayata devam ediyorum. Bu benim siyasi kimliğimi de güçlendiriyor. Yani zamanı boşa harcamayı sevmiyorum. İlerisi her kul için olduğu gibi benim için de meçhul. Görelim Mevlam neyler, neylerse guzel eyler.
"Tesettür'ü" siz nasıl tanımlıyorsunuz?
Tesettür, Allah'a kulluk eden kadının kendini örtmesi kadar kendini tanıtmasıdır da. İlahi bir yaptırımdır. Hiristiyanlik, Yahudilik ve İslam dininin paylaştığı emirlerden biridir. Siyaseti bıraktınız ama o günki sıkıntılar,yaptırımlar aynı şekilde sürüyor, "Başörtüsü yasağı" adı altında yapılan haksız uygulama hakkında ne düşünuyorsunuz..Başörtüsü yasağı 20. yüzyılın en büyük sosyal kıyımları arasındadır. Toplum kıyımına, zülme işaret eder. Bu zamanda böyle bir uygulama akıllara ziyan getiriyor.
Yakın zamanda bu haksız uygulamaya karşı çözüm niteliğinde bir yasa çıkarıldı, bunun üzerine bir çok olaylar oldu. "Kaos çıkacak" "Kutuplaşma olacak" , "mahalle baskısı olacak" şekilde söylemler çıktı, bunların doğruluğu, gerçekleşme payı ne kadar sizce?
Kaos çıktı mı? Çıkmadı. Bunu söyleyenler, statükoyu koruyup ceplerini doldurmak, imtiyazli sınıflarını halktan uzak tutmak isteyenler. Derin devlete destek çıkanlar, halka karşı bombayı, silahı, postalı savunanlar. Yani korkaklar. Yerlerini, koltuklarını, haksız kazançlarını, haksız mekanlarını kaybetme korkusunda olanlar. Türkiye artık onları çok iyi tanıyor.
Yasa uygulamaya konuldu ama bir çok rektör öğrencileri yine üniversite kapılarından içeri almadı. Basın açıklamaları, eylemler yapıldı, ama çok ses getirmedi yine.. Bu süreci değerlendirmenizi istesek.. Çıkan yasa bu sorunun çözümü için yeterli miydi sizce?
Çıkan yasa hiçbir şeye yeterli değildi zaten. Ama yetersiz hali bile zorba çevreleri rahatsız etti. Ben başından beri yasağın sadece üniversitelerde kaldırılmasına karşı çıktım. Ortada legal bir yasak yok ki; onu yasa ile kaldırasınız. İnsanın karşısında yasa vs. dinlemeyen bir zihniyet olunca yasa değişikliği de yapılsa "Biz bu kızları almayacağız, sınavlarda hak ettikleri notları vermeyeceğiz" diye bağıran zorbalar çıkar. Olan bu oldu. Yasak güya kalktı. Ama heryerde devam ediyor. O rektörlerin hemen görevden alınması gerekirdi. Görevden alınabilmeleri için gerekli değişiklik yapılması gerekirdi. Ama tabii şimdiki Meclis buna imkan sağlayacak çoğunluğa sahip degil. O zaman insanın aklına gelen şu oluyor: "Bu iş Meclis çoğunluğu elimizdeyken yapılmalıydı."
Bu yasağın çözüm bulacağına inanıyor musunuz?
Gerekli cesaret, basiret, beceri varolursa, sergilenirse bu yasak da her yasak gibi kalkar. Mesele, "Elini bu işi için taşın altına koyacak olan var mı?" bunu tesbit etmekte.
Yasağın çözümü için cesaretli kişiler olmalı dediniz.. siz değilseniz, ben değilsem, tek başına iktidar olmuş bir parti değilse, kim bu cesaretli kişiler?
Bu cesaretin; sizden, benden, bizden hepimizden gelmesi gerekiyor. Türkiye insani seçtiği Meclis'e sahip çıkmadıkca, kendi hakkında sahip çıkmadıkca, hakları gasp edilirken suskunluğunu muhafaza ettikçe hiç bir şey degişmez.
Bu olayların arkasından bir kapatılma davası, ergonakon olayı vb. olaylar ortaya çıktı yani adrenali hiç inmeyen Türkiye siyaseti yine sıcak gündemlerle karşımıza çıktı. Eski bir siyasetçi olarak Türkiye'nin gündemini nasıl değerlendirirsiniz?
AKP iktidarinin bugüne kadar Türkiye halkına yaptığı en büyük hayir derin devleti kısmen ifşa etmeye çalışması olmuştur. Henuz onu parçalayamadı. Etkisiz hale getiremedi ancak bir parça da olsa üstüne gitti. Yani ne başörtüsü yasağı, ne düşünce özgürlüğü kısıtlaması, ne de işkence, sağ-sol, islamci-laik çatışması derin devlet kavramsalından bağımsız değil. Daha bu konuda bilmediğimiz çok şeylerin olduğuna inanıyorum. Zamanla her biri ortaya çıkacaktır.
Türkiye'de din ve siyasetin bu kadar birbirinden ayrışması hakkında ne düşünuyorsunuz?
Türkiye'de çarpık laiklik anlayışı var. Bunun acilen düzeltilmesi gerekmektedir. Bugün ilerlememize engel olan en büyük etken budur. Laiklik Türkiye'de bir tabu halindedir Hakkında konuşulmaz ve tartışmaya açılmaz bir olgu halini almıştır. Bu kimlikten çıkartmak gerekiyor laiklik anlayışını.
İslam dininin siyasete bakışına gelince,İslamiyet insan hayatının her alanını düzenleyen bir emirler silsilesi içerir.bunun içinde siyasette vardır. Bu nedenle bir insanın İslami yaşayışı, çalışmalarına veya siyasi çalışmaları İslami yaşayışına engel teşkil etmez.Zira insanların en mükemmeli Peygamberimiz (SAV) siyasetçilerin başında gelir. O sadece bir elçi değil, aynı zamanda da devlet başkanıydı. Dini bir lider olduğu kadar, siyasi bir liderdi de. İnsanlar laik olmaya zorlanamaz, laiklik ancak devlet bazında değerlendirilebilir.
Türkiye de bu gün miletvekili olma, meclise girme hakkınız olsa hangi alanda çalışırdınız?
Uluslararası ilişkiler alanında calışmak isterdim. Aldığım teorik eğitimin, pratiğe dökülmesi olurdu bu. Kadının güçlendirilmesi ve topluma kazandırılması da ayrı bir ilgi alanım tabii olarak.
Başarılı bir kadın potresisiniz…"İlk başörtülü miletvekili" olarak tarihe geçtiniz. Türkiye'de en çok tartışılan konu kadın'dır yada bir çok tartışma kasdın üzerinden yapılır. "Türkiye ve kadın" desek gözünüzün önüne nasıl bir manzara geliyor. Türkiye' deki kadın potresini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye ve kadın denince gözümün önüne gelen resim hiç iyi değil. Tabii bu gerçekleri konuşmak isterseniz değil. Yoksa Türkiye'de yaşayan kadını tozpembe çizen resimler, buna destek veren kadınlar yok değil. Ancak bunlar Türkiye'nin gerçek resmi asla değil. Türkiye'de kadın devlet ataerkilliği ve devlet feminizmi arasında sıkılmış bir garabet arzediyor.
Türkiye kadınının resmi – ki burada istisnaların kaideyi bozmayacağını hatırlatarak genelleme yaparak konuşuyorum- farklı yönlerde çok acıklı. Doğu'da durum içler acısı. Ataerkil aile, ataerkil devlet, aşiret, ocak hepsi kadını eziyor. Batı'da durum ezmenin paketlenmiş halini sunuyor. Egalitaryan -her alanda eşitlilik sağlayan- bir sistemden söz etmek mümkun değil. Bütün katmanları kesen, batının ve doğunun birleştirici sorunu başörtüsü yasağı da kadına en büyük ayak bağı halinde kendini gösteriyor. Kadın konusunda yapılması gereken çok iş var da yapacak adam yok..
Amerika'da yaşıyorsunuz sadece yaşamakla kalmıyor; üniversitede bir kürsunuz var, bir çok seminer-sempozyuma konuşmacı olarak katılıyorsunuz. Batı'da yaşayan; başörtülü, müslüman, bir Türk kadın olarak Merve Kavakçı'ya oradaki insanların bakışları, tepkileri nasıl?
ABD'de yaşayan bir kişi olarak kimliğimin farklı yönleri var; herşeyden önce batı da yaşayan müslümanım. Terörle Savaş adı verilen bir çağı yaşadığımız şu günlerde İslam'ın topladığı ilgi müslümanları da otomatik olarak ilgi alanına sokuyor. Batıda yaşayan bir müslüman, bir akademisyen olarak dinimizi doğru temsil etmek, dinimizle ilgili bilgileri doğru şekilde aktarmak gerekiyor. Kul- Yaratıcı ilişkisinin dışında global çerçevede batılı müslüman olarak, doğru zamanda, doğru yerde, doğru şeyleri söylemek çok önemli görev ve kimlik meselesi diye düşünuyorum.
Tabii benim, bunların dışında bir de Türkiye'li başörtüsü mağduru kimliğim var. Onu da burada, Türkiye'deki yasağın kalkması için ve batılı kimliği ile ilintili olarak müslüman kadın sorusunun cevaplandırılması için değerlendirmek gerekiyor. Ben de elimden geldigince bunların hepsini aynı ayarda götürmeye çalışıyorum. Bu sebeple de hem İslam, hem müslüman kadın, hem de Türkiye üzerine konuşmak için bir çok davet alıyorum. Kendi adıma şunu rahatlıkla söyleyebilirim ; " Merve Kavakçı olarak da başörtülü bir müslüman olarak da, Amerika da, Batı dünyasının genelinde de, sadece saygı ile karşılandım."
ABD bir seçim süreçinde. OBAMA ve CLİNTON arasında bir yarış var. Bu yarıştaki OBAMA hakkında ve seçimler hakkında ne düşünuyorsunuz?
Barack Obama'nin demokrat adaylığı alacağını düşünuyorum. ABD'nin kadın bir başkanı taşıyacak kadar açık fikirli olması bence çok önemli. Bu nedenle Hillary Clinton'ın aday adaylığını çok önemsiyorum. Ancak karşısında zenci bir kişinin olması ABD kadın başkandan önce zenci bir başkana ihtiyaç duyuyor düşüncesini önceletiyor. ABD tarihini göx önünde bulundurursak toplumsal barışın, iyiliğin sağlanması, eskiye ait derin yaraların iyileşmesi adıan zenci bir başkanın kadın başkandan önce seçillmesi gerektiğini düşünuyorum.
Biz ABD'de yaşayan müslümanlar için Obama'nın daha hayirlı olacağına inanıyorum. Ümmet açısından Obama ve Clinton arasinda pek bir fark olmayacaktır diye düşünuyorum. ABD dış politikası belli başlı temalar üzerine kurulmuştur, genel gidişata aykırı bir sapma olacağını düşünmuyaorum.
Bu kadar iş-güç, mücadele, çaba ve bunun yanı sıra 2 evlat…Nasıl bir anne; Merve Kavakçı…
Anneden cok arkadaşım diye düşünuyorum kızlarıma. Allah insanları birçok şeyle imtihan ediyor. Kuran-ı Kerim'de bunlar bize açık açık bildiriliyor. Elhamdulillah çocuklarıyla imtihan edilenlerden olmadım. İnşallah bundan sonra da olmam.
Kızlarım 18 ve 17 yaşındalar. Liseyi erken bitirdikleri için şimdi üniversite 3.sınıfa geçtiler. Rabbime şükrediyorum, onların desteğinden beni mahrum etmediği için. Biz birçok şeyi beraber yapar ve yaşamaya çalışırız. Bazen fiziksel anlamda beraber olamasak da muhakkak sevinçlerimiz ve üzüntülerimizi beraber hissederiz, tecrube ederiz. Bu da anne-çocuk ilişkisinden çok abla-kardeş ilişkisine döndürüyor münasebetimizi.
Türkiye ile bağınız kopmadı; gazete yazılarınız, çıkan kitaplarınız gündemin nabzını tutuyor.Ama Türkiye'nin o kadar yaşanılanlardan sonra sizin için anlamı ne?
Türkiye benim icin hoş bir sada, güzel bir koku, hafif bir rüzgar ve sevdiklerimin gömülü olduğu yuva. Vatan orası. Herseyi ile vatan. Başka bir yer onun yerini tutmuyor. İnsan yasadığı yeri de seviyor, alışıyor. Ancak vatan hep vatan olarak kalıyor. Mantıkla açıklanması güç bir şey bu.
Son çıkan kitaplarınızın içeriğini bu röportajda değindimiz bir çok konuyu ayrıntılı olarak içeriyor. Kitaplar hakkında bilgi verir mısınız..
Çok kiymet verdiğim BEYAN Yayınları, Vakit'te dört senedir yazdığım köşe yazılarını kitaplaştırdı. Çok da güzel bir kitap dizisi çıktı ortaya. Müteşekkirim emeği geçenlere. Konulara göre ayrılan yazılar; Dünyanın Güzel İnsanları, Batı'da Güzel İnsanları, Siyasetin Oyunu ve Örtünün Altinda Kalanlar adi altinda dort kitap halinde cikti. Ilk kitabim olan Başörtüsüz Demokrasi (Timaş Yayınları)'de Arapca ve Farsca'ya çevrildi. Çok yakında İngilizce, Fransızca ve İtalyancası da çıkacak inşallah.
Haber5 olarak, bize zaman ayırıp, sorularımıza bu içten cevapları verdiğiniz için teşekkür ediyoruz.
Haber 5 Turkiye medyasında önemli bir boşluğun doldurulmasında hizmet veriyor. Gururla takip ediyoruz. Allah başarılarınızı artırsın.
Haber5.com